28 Temmuz 2013 Pazar

Tasarımla arınmak


Yeni için bir çok sözlük tanımı bulunmasına karşın nedense hiçbiri yeni bir şeye duyulan ihtiyacın tam karşılığını canlandırmıyor zihnimde… Yeni şeylerde bizi mutlu kılan şeyin karşılığını da içeren bir yandan da yeniye duyulan arzunun yoğunluğunu içeren bir ifade yok ne yazık ki…. Yeni birşeye sahip olduğumuzda içimizde sıcaklığını hissetiğimiz, geçici bir ideal ortam ve kendi subjektif niyetlerimizin birleştiği bir ışık canlandırmaz mı günlük kullanımdaki diğer varolanların renklerini?  Sahip olduğumuz her yeni gerçeklikten biraz da olsa uzak ama kendimizce taşıyacağına niyet ettiğimiz tüm anlamların biraz daha altını çizerek vurgulamaz mı? Acaba yeni için; istenmeyen bir tarihten arınma mücadelesinin sembolüdür diyebilir miyiz?  Zamana karşı verdiğimiz tüm mücadele ve bu mücadelenin zihinsel ya da fiziksel kalıntıları bir yandan demin bahsettiğim yeniye dair ışığı camdan bir prizma gibi parçalara ayırırken, kendimizi yeninin taşıdığına inandırdığımız tüm anlamlar bir süre sonra çözülüp teker teker solmaya başladığında bir başkanın arayışına girmez miyiz? Yeninin her zaman başka’nın bir yansıması olup olmadığını epistemolojik olarak burada anlatmaya niyetim yok ama şunu kolaylıkla iddia edebilirim ki yeni muhakkak başkayı da bir yerlerden bir şekilde ima eder. İşte o başka da artık istemediğimiz tarihimizde olmayandır zaten.

Bazen tarihimizde bazen de şimdimizde hiç olmayanları olmuşlaştıran yenilere ne demeli peki? Objeler veya nesneler hiç olmamış kavramların temsilcileri olmaya başladıklarında biçimlerin ödediği bedel ağırlaşırken beğeniler hafiflemekte gibime geliyor. Hiç bir zaman olmadığımız bir insanmış gibi olmak için kullandığımız tasarımlar  (tasarımcısının da esasen tasarlarken güttüğü hedef bu iken) yepyenilikleriyle aslında bir başkasının eskisinin temsilcisi değil mi ve bu durum sizce de komik değil mi? Son 5 yıldır (belki daha fazla) etrafımda haddinden fazla retro-genç görüyorum. Eskiyi yenileştirmek de denebilir sanki…..  Hiç yaşamadıkları bir dönemin, ekonomik, politik ve özellikle sosyolojik baskılarına karşı oluşmuş toplumsal beğenisini, bugünün görselleriyle meczetmeye çalıştıkları giyim tarzları, daha önce denenmiş ve beğenilmiş olanın yani güvenilir olanın tekrar kullanımından başka bir şey değil bence ve aslına bakarsanız pek de bir zararı yok kimseye. O günün giysisi bugünün kafası geleceğin teknolojisi hepsi birarada. Ancak giyinmek de diğer tüm eylemlerimiz gibi bir tasarım ürünü olduğuna göre bir kaç tane başkayı bir araya getirmek iyi bir tasarım için yeterli oluyor mu diye de sormadan edemiyor insan.

Eskiyi yenileştirmek denmese de eskiyi yeniden kullanmak denebilecek (ama asla redesign değil) bir uğraşı beni de kuşatıp esir almış durumda son 10 senedir. Bir daha eskisi gibi olmayacağını karşılıklı konuşup kabullendiğimiz sevgilimin yanaklarına, gözümdeki yaşların neden olduğu bulanık görüntüyle dokunup  yaşanacak en zor zamanlar zannettiğim dakikaları; bir süre sonra kulağa epeyce hoş gelen, ama benden başka kimsenin duymadığı, kişiye özel iç koromun seslendirdiği bir barkorol eşliğinde yadetmem gibi, bir zaman sevip sonra nefret ettiğim ya da unuttuğum ve bir süre hiç his beslemediğim ama şu an aşık olduğum bir dünya tasarım var etrafımda. Şu an her birisine dokunurken içim titriyor. Neye hizmet ederse etsin saklanmaya değer kılan özellikleri ile değer bulan bir dünya tasarım. (kendilerinin birer dünya olmaları, biraraya geldiklerinde başka bir dünyaya işaret etmeleri ve sayıca da çokluklarına sürü diyemeyeceğim kadar saygı duymamdan ötürü dünya kelimesini kasıtlı olarak kullanıyorum) Zamanın beğenisini zamanının teknolojisiyle yansıtan ve en önemlisi zamanının hassasiyetini ilelebet taşıyacak olan bu tasarımlar bana, ne zaman öleceğini bilmemekle beraber süresinin tükendiğinin bilen ileri yaştaki bir insanın yaşamda kalmaya direnmeyişini herşeyi olduğu kadarıyla kabullenişini çağırıştırmakta. Anahtarı açarsın çalışır belki de çalışmaz ama çalışırsa gerçekten çok içten temiz duygularla çalışır. Dinlerken, bakarken, dokunurken çok şey tadarsınız. Adalardaki veya sahil kasabalarının çoğunda eski rum, ermeni vb. kökenli ustaların (mimar demiyorum dikkat ediniz) ellerinden çıkmış mimari yapıtları gözlemlerken aldığınız keyifin altında sadece yaptıranın beğenisi değil yapanın da yaşama ve yaşayanlara duyduğu saygı ve ürününde açıkça gözlemlenen aslında görülsün diye gizlediği hassasiyet saklıdır. Bugünün yenisindeki egoya karşı o günün mütevazı bilgeliğini okuyabilmek ne büyük keyif….  40 yıl öncesinin teknolojisiyle üretilmiş bir cihazla dinlenen müzikteki arı ve ne kadarsa o kadar olmaktan başka birşeye çabalamayan tavrı hissetmek ayrı bir bağış olsa gerek.


Hatırımızda (her iki anlamda hatır) mevsimlik çiçekler kadar bile açık kalamayan yeninin her zaman gıcır yeni, anlamına geldiğini zannetmek artık yukarıdakileri okuduktan sonra pek mümkün değil sanırım. İster beğenilsin ister beğenilmesin her tasarımın belirlenmiş (ekonomik veya teknolojik kısıtlamalar sonucu) bir kullanım süresi vardır. Kimi tasarımlar belirgin bazı ayrıcı özellikleriyle daha fazla yaşamayı hak ederler. Şüphesiz her tecrübe edenin aynı anlamı çıkaracağı, aynı duygularla besleneceği tasarımlar yapmak mümkün değil. Aynı şekilde tek kullanıcının her daim aynı duygu ve düşüncelerle yaklaşacağı veya kullanacağı bir tasarım da yapmak mümkün değil.  Bu durumu bir formülle matematize  edersek: davranış= f ( birey x zaman x mekan) diyebiliriz. (formülün her hakkı saklıdır ve şahsıma aittir)  Zira denklemin her iki tarafında da birden fazla değişken varken formül her değişkende farklı sonuç vermek durumunda. Ancak denklemin bir tarafındaki değişkenler sabit kaldığında örneğin zaman, mekan gibi, benzer bireylerin benzer davranışlar göstermesini bekleyebiliriz. Bu formülden hareketle eski bir tasarımın ilk gün uyandırdığı yeniye dair tüm hisleri bir başka kullanıcıda başka bir zaman diliminde eskise dahi uyandırabileceğini de söylemek mümkün.  Üretim tarihi bakımından ister yeni olsun ister eski olsun varolması dahi gündelik olan herşeye karşı durmak için yeterince ikna edici olan tasarımların, bügün şu anda hala istemeyip de yazmakta olduğumuz  tarihimizden arınmamıza yardımcı olması dileğimle…. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder