Bazı
şeyler hiç değişmedi değişmeyeceği de kesin….. sadece aptallar aynı durumlardan
farklı sonuçlar beklerler…. Ve kafası yeterince (nasıl oluyorsa) çalışan her
entellektüel çerçevenin tamamına bakıp konuyu yorumlar. Bugün yaşadıklarımız
belirli bir kesimle belirli bir kesimin iletişim kurmasından başka nedir acaba
diye hep etrafımdakilere nutuk atarcasına fikirlerimi sundum ve geri dönüşler
hep görüşlerimi olumlar rotadaydı.
Bir
canlının diğer bir canlıyla iletişim kurmasının yegane koşulu aynı iletişim ortamını
kullanıyor olmalarıdır. Bu iletişim ortamı sesli, görsel, dokunsal, koku ya da
tat alma yoluyla veya tamamen duygusal hareketlilikle olabilir, ancak aynı
ortak durum oluşması mecburidir. Aynı takımı tutan binlerin aynı anda sevinçle
coşmaları (hatta her sene 3 dakikalık şampiyonluk kutlamaları) (yanlış anlama
olmasın hasta Fener’liyim), aynı siyasi görüşte olanların beraber bayrak
sallamaları ( ve hüloooooğ bağırışları) kadar zıt görüşte olanların paydaşı
oldukları konusunda verdiği tepkiler de birer iletişim tavrıdır. Ve iletişim
kurmada genelde başarısız olan veya dikkate alınmayan taraf için iletişim
yönteminin ahlaklılığı ya da etiği (hayatın genelinde etiği içselleştirmediği
için iletişimde de dikkate almayacaktır) dikkate değer bir etken değildir.
Bugünlerde yaşadığımız sosyal hareketliliğin nedeni de sanırım bu dikkate alınmama halinden kaynaklanıyor. Hayatları boyunca hiçbir zaman iletişim kuramayacağı bir zümreyle iletişim yöntemi olarak kendinden nefret ettirmeyi seçen zavallı bir zümre (meslek grubu diyesim geldi ama meslek grubu bile olmadığını düşündüm ve hemen tüm diyesilerim gitti küfür edesilerim geldi) ne olursa olsun da görünür olsunlar diye olmadık eziyetleri ediyorlar. Zira onlar ne sosyal sınıf olarak ne ekonomik sınıf olarak ne de kültürel sınıflarıyla Taksim bölgesinde dolaşan, toplanan ve hiç yaşayamayacakları tarzda yaşayan insanlarla ilk defa iletişim kuruyorlar. Atıyorlar gazı onlardan nefret ediliyor ama olsun onları varlık olarak gören ve nefretlerine haiz olacak kadar kabul edenler olur ya buna da hamdolsun zaten bir tarafta da kesmeşeker bile dağıtsan birbirini ezerek kapışacak zihniyette hüloooo diye bağırışarak sevinen destekçileri var. Kimisi götte ama olsun orası da ulu bünyenin bir parçası beyinde yer bulamadık bari götte duralım yeter ki duralım kafası arkalarında ama bilmiyorlar ki yarın dağıtılan kesmeşeker etki edip ereksiyon yaparsa (ki yapar) arka tarafı kollayacak kimse de olmayacak.
Bugünlerde yaşadığımız sosyal hareketliliğin nedeni de sanırım bu dikkate alınmama halinden kaynaklanıyor. Hayatları boyunca hiçbir zaman iletişim kuramayacağı bir zümreyle iletişim yöntemi olarak kendinden nefret ettirmeyi seçen zavallı bir zümre (meslek grubu diyesim geldi ama meslek grubu bile olmadığını düşündüm ve hemen tüm diyesilerim gitti küfür edesilerim geldi) ne olursa olsun da görünür olsunlar diye olmadık eziyetleri ediyorlar. Zira onlar ne sosyal sınıf olarak ne ekonomik sınıf olarak ne de kültürel sınıflarıyla Taksim bölgesinde dolaşan, toplanan ve hiç yaşayamayacakları tarzda yaşayan insanlarla ilk defa iletişim kuruyorlar. Atıyorlar gazı onlardan nefret ediliyor ama olsun onları varlık olarak gören ve nefretlerine haiz olacak kadar kabul edenler olur ya buna da hamdolsun zaten bir tarafta da kesmeşeker bile dağıtsan birbirini ezerek kapışacak zihniyette hüloooo diye bağırışarak sevinen destekçileri var. Kimisi götte ama olsun orası da ulu bünyenin bir parçası beyinde yer bulamadık bari götte duralım yeter ki duralım kafası arkalarında ama bilmiyorlar ki yarın dağıtılan kesmeşeker etki edip ereksiyon yaparsa (ki yapar) arka tarafı kollayacak kimse de olmayacak.
Kendilerinden
nefret ettirme dışında hiçbir yolu iletişim modeli olarak bulamayan düşünemeyen
kurgulayamayan bu zavallıcıklar en ilkel insanın tavırlarıyla yani güdüleriyle
hareket edip işin keyfine varmaya çalışıyorlar. Kapı ziline basıp kaçan, biraz
büyüyünce trenlere pil atıp cam patlatan, biraz daha büyüyünce sokaktaki zayıf
çocukları 5-6’ya tek yakalayıp döven eline alet verince de gazı zevkine sağa sola sıkan ama tüm bunlar olurken doğumundan üniforma giydiği ilk güne kadar aralıksız babası abisi amcası dayısı ailede büyük erkek
kim varsa onlardan da dayak yiyen bu siluetlere biz anlayış gösterebiliriz.
Zira düşünme yetisine sahip olmaya bir özne herhangi birşeyden sorumlu olamaz
ama bilinç olarak yetkinleşmiş düşünülmüş isteklerinin eylemi ile bir yapı
olmuş bir karakter biçimi olmuş bir özne bir birey ( ayni bizler) yaptığından sorumludur ve
yaptığı her ne olursa olsun toplum için faydalıdır. Bu yüzden onlardan nefret
etmek de toplum için hayli faydalı bir tavır olarak da yorumlanabilir. Hegel
der ki; doğa ussal bir dizgedir, ama onun böyle olması usun bilinç sahibi
olduğu anlamına gelmez. Güneş dizgesinin devinimi değişmez yasalara göre olur,
ama ne güneş ne de bu yasalarla hareket eden gezegenler bunun bilincinde
değildirler. Bu zavallıcıklar ve şakşakçıları bir de ancak götte tutunanlar
zeka olarak kıt değiller sadece bilinçli değiller ve o yüzden de topluma faydadan
çok zararları vardır.
Tarih
boyunca tüm savaşlar toplum katmanları çekişmeleri ve her türden sürtüşme bu ve
benzeri iletişim yöntemleri üzerine kurulu olup 3000 yıl once yazılmış Yunan
mitolojisinin bugüne cuk oturuyor olması da bunun ispatıdır. Bugün bu
siluetlerin biz bireyleri anlamalarını beklemek ise en başta yazdığım
aptallığın noter tasdikli suretidir.
ağzına sağlık Osman Abi..
YanıtlaSilSaol Serkan'ım biliyorsun di mi şahısa özel bomba atıyorlar Facebook'da yazdım sokakta tek basıma yürürken 4 metre onume gaz attı herifler ama ustum basım düzgün elimde laptop cantam sakin sakin yürürken... :D
Sil