Yeni için bir çok sözlük tanımı bulunmasına karşın nedense
hiçbiri yeni bir şeye duyulan ihtiyacın tam karşılığını canlandırmıyor
zihnimde… Yeni şeylerde bizi mutlu kılan şeyin karşılığını da içeren bir yandan
da yeniye duyulan arzunun yoğunluğunu içeren bir ifade yok ne yazık ki…. Yeni birşeye
sahip olduğumuzda içimizde sıcaklığını hissetiğimiz, geçici bir ideal ortam ve
kendi subjektif niyetlerimizin birleştiği bir ışık canlandırmaz mı günlük
kullanımdaki diğer varolanların renklerini?
Sahip olduğumuz her yeni gerçeklikten biraz da olsa uzak ama kendimizce
taşıyacağına niyet ettiğimiz tüm anlamların biraz daha altını çizerek
vurgulamaz mı? Acaba yeni için; istenmeyen bir tarihten arınma mücadelesinin
sembolüdür diyebilir miyiz? Zamana karşı
verdiğimiz tüm mücadele ve bu mücadelenin zihinsel ya da fiziksel kalıntıları
bir yandan demin bahsettiğim yeniye dair ışığı camdan bir prizma gibi parçalara
ayırırken, kendimizi yeninin taşıdığına inandırdığımız tüm anlamlar bir süre
sonra çözülüp teker teker solmaya başladığında bir başkanın arayışına girmez
miyiz? Yeninin her zaman başka’nın bir yansıması olup olmadığını epistemolojik
olarak burada anlatmaya niyetim yok ama şunu kolaylıkla iddia edebilirim ki
yeni muhakkak başkayı da bir yerlerden bir şekilde ima eder. İşte o başka da
artık istemediğimiz tarihimizde olmayandır zaten.
Bazen tarihimizde bazen de şimdimizde hiç olmayanları
olmuşlaştıran yenilere ne demeli peki? Objeler veya nesneler hiç olmamış
kavramların temsilcileri olmaya başladıklarında biçimlerin ödediği bedel
ağırlaşırken beğeniler hafiflemekte gibime geliyor. Hiç bir zaman olmadığımız
bir insanmış gibi olmak için kullandığımız tasarımlar (tasarımcısının da esasen tasarlarken güttüğü
hedef bu iken) yepyenilikleriyle aslında bir başkasının eskisinin temsilcisi
değil mi ve bu durum sizce de komik değil mi? Son 5 yıldır (belki daha fazla)
etrafımda haddinden fazla retro-genç görüyorum. Eskiyi yenileştirmek de
denebilir sanki….. Hiç yaşamadıkları bir dönemin, ekonomik, politik ve özellikle
sosyolojik baskılarına karşı oluşmuş toplumsal beğenisini, bugünün görselleriyle
meczetmeye çalıştıkları giyim tarzları, daha önce denenmiş ve beğenilmiş olanın
yani güvenilir olanın tekrar kullanımından başka bir şey değil bence ve aslına
bakarsanız pek de bir zararı yok kimseye. O günün giysisi bugünün kafası
geleceğin teknolojisi hepsi birarada. Ancak giyinmek de diğer tüm eylemlerimiz
gibi bir tasarım ürünü olduğuna göre bir kaç tane başkayı bir araya getirmek
iyi bir tasarım için yeterli oluyor mu diye de sormadan edemiyor insan.
Eskiyi yenileştirmek denmese de eskiyi yeniden kullanmak
denebilecek (ama asla redesign değil) bir uğraşı beni de kuşatıp esir almış
durumda son 10 senedir. Bir daha eskisi gibi olmayacağını karşılıklı konuşup
kabullendiğimiz sevgilimin yanaklarına, gözümdeki yaşların neden olduğu bulanık
görüntüyle dokunup yaşanacak en zor
zamanlar zannettiğim dakikaları; bir süre sonra kulağa epeyce hoş gelen, ama
benden başka kimsenin duymadığı, kişiye özel iç koromun seslendirdiği bir
barkorol eşliğinde yadetmem gibi, bir zaman sevip sonra nefret ettiğim ya da
unuttuğum ve bir süre hiç his beslemediğim ama şu an aşık olduğum bir dünya tasarım var etrafımda. Şu an her
birisine dokunurken içim titriyor. Neye hizmet ederse etsin saklanmaya değer
kılan özellikleri ile değer bulan bir dünya tasarım. (kendilerinin birer dünya
olmaları, biraraya geldiklerinde başka bir dünyaya işaret etmeleri ve sayıca da
çokluklarına sürü diyemeyeceğim kadar saygı duymamdan ötürü dünya kelimesini
kasıtlı olarak kullanıyorum) Zamanın beğenisini zamanının teknolojisiyle
yansıtan ve en önemlisi zamanının hassasiyetini ilelebet taşıyacak olan bu
tasarımlar bana, ne zaman öleceğini bilmemekle beraber süresinin tükendiğinin
bilen ileri yaştaki bir insanın yaşamda kalmaya direnmeyişini herşeyi olduğu kadarıyla kabullenişini çağırıştırmakta.
Anahtarı açarsın çalışır belki de çalışmaz ama çalışırsa gerçekten çok içten
temiz duygularla çalışır. Dinlerken, bakarken, dokunurken çok şey tadarsınız. Adalardaki
veya sahil kasabalarının çoğunda eski rum, ermeni vb. kökenli ustaların (mimar
demiyorum dikkat ediniz) ellerinden çıkmış mimari yapıtları gözlemlerken
aldığınız keyifin altında sadece yaptıranın beğenisi değil yapanın da yaşama ve
yaşayanlara duyduğu saygı ve ürününde açıkça gözlemlenen aslında görülsün diye
gizlediği hassasiyet saklıdır. Bugünün yenisindeki egoya karşı o günün mütevazı
bilgeliğini okuyabilmek ne büyük keyif…. 40 yıl öncesinin teknolojisiyle üretilmiş bir
cihazla dinlenen müzikteki arı ve ne kadarsa o kadar olmaktan başka birşeye
çabalamayan tavrı hissetmek ayrı bir bağış olsa gerek.
Hatırımızda (her iki anlamda hatır) mevsimlik çiçekler kadar
bile açık kalamayan yeninin her zaman gıcır yeni, anlamına geldiğini zannetmek
artık yukarıdakileri okuduktan sonra pek mümkün değil sanırım. İster beğenilsin
ister beğenilmesin her tasarımın belirlenmiş (ekonomik veya teknolojik
kısıtlamalar sonucu) bir kullanım süresi vardır. Kimi tasarımlar belirgin bazı
ayrıcı özellikleriyle daha fazla yaşamayı hak ederler. Şüphesiz her tecrübe
edenin aynı anlamı çıkaracağı, aynı duygularla besleneceği tasarımlar yapmak
mümkün değil. Aynı şekilde tek kullanıcının her daim aynı duygu ve düşüncelerle
yaklaşacağı veya kullanacağı bir tasarım da yapmak mümkün değil. Bu durumu bir formülle matematize edersek: davranış= f ( birey x zaman x mekan)
diyebiliriz. (formülün her hakkı saklıdır ve şahsıma aittir) Zira denklemin her iki tarafında da birden
fazla değişken varken formül her değişkende farklı sonuç vermek durumunda.
Ancak denklemin bir tarafındaki değişkenler sabit kaldığında örneğin zaman,
mekan gibi, benzer bireylerin benzer davranışlar göstermesini bekleyebiliriz.
Bu formülden hareketle eski bir tasarımın ilk gün uyandırdığı yeniye dair tüm
hisleri bir başka kullanıcıda başka bir zaman diliminde eskise dahi
uyandırabileceğini de söylemek mümkün. Üretim
tarihi bakımından ister yeni olsun ister eski olsun varolması dahi gündelik olan
herşeye karşı durmak için yeterince ikna edici olan tasarımların, bügün şu anda
hala istemeyip de yazmakta olduğumuz tarihimizden arınmamıza yardımcı olması
dileğimle….