8 Ekim 2013 Salı

Neredeydi hatırlamıyorum, artık oradan da geçmiyorum


Neredeydi hatırlamıyorum….. Bildiği için dalga geçilen adamı hatırlıyorum da zamanını da inanın gerçekten hatırlamıyorum. Bilgisizin bilgisizliğini örtbas etmek için bileni sorguladığı, öğrenmek için değil de madara etmek için sorular sorduğu bir yerlerde tanışmıştım kendisiyle. Öğrenmenin tadını almayanların bilmenin de keyfini süremediği bir panayırdaydık ikimizde. Uzun zamanlar bir şeyi bilmenin ve de muhakkak o bilgiyi paylaşmanın bir sonraki bilgiyi edinmeye hak kazanmanın önkoşulu zannettiğim bir çadırda, bir bilgiye sahip olmak bir sonraki bilgiyi edinmeye mecbur olmaktır diye kulağıma fısıldadı.
Bilginin kendi içindeki örgüsü çalı gibi dururken bir zamanlar, bir anda bağ bahçe, kent ve imparatorlukları olduğunu fark eden bir başka adamı da ilk gördüğümde çok şaşırmıştım. Elinde bir robot resim koca imparatorlukta eşgal ararken tanıdığı simalar bir süre sonra ordu oluvermiş ama komut komuta bende diye bağırması ne yazık ki orduya hükmetmesine yetmemişti. İkinci el pazarında ne sattığını da pek fazla bilmeden çığırtkanlık yapan tezgahçıların bağırış çağırışlarının arasında hiç bir şey almayacak olmanın da rahatlığıyla sadece dolaşıyor gibiydi. Aradığı eşgalin sahibine ulaşma hevesiyle yordam denilen şeyi unutmuş, unuttuğu için de kanımca artık pek de şansı olmayan bu adam işaret diliyle bu pazardaki herşeyin esas değerinin özverimin pahası kadar olabileceğini söylemişti sanırım.  Bulmak denilen şeyin sadece farkına varmak olduğunu kendisine söyleyecek kadar ne sesim çıkabilirdi o ortamda ne de adamın da beni dinleyecek hali vardı.
         Bu gün olduğum kadar değil ama biraz acıkmıştım o zamanlar ve doyuyormuş gibi hissetikçe fark ettim ki bilgi kendisini kullananı daha da bir acıktırıyor. Gene o günlerde gördüm ki zaten kimsenin canı da o anda en kolay ulaşabileceği fast fooddan başka bir şey çekmiyor. Ne yiyelim diye bile kimse sormuyor. Acıkıldığı anda açlığı bastıracak herhangi çiğnenebilirlik ve tabi ağıza sığabilirlik yeterli geliyor çoğumuza. Makarnanın yanında melemen hemen arkasından da pilakiyi kepçeyle boca ediverince tabled’hote tepsisine sadece boş masa arıyor sadece acıkmışlığını duyumsayan ısırgan. Ulaşamayacağını aşeren zavallı içinse ulaştıkları; aşerdiklerinin ornatması* olarak geçiyormuş bulmacalarda. Peki ya ulaşabileceğine ulaşmak için yola çıkana ne demeli? E onunla da dalga geçilmeli tepsinin dibini sıyırıken. Bu gülüp eğlenenlerin önünden geçerken kızardığımı hissetmiştim hatırlıyorum. Umarım sadece aç aç yürümeme gülüyorlardır diye düşünüp ne kadar yakınında olursa olsun eğer tanımıyorsa niteliğini; yanında duranın ne anlamı var ki herbirimiz için diye teselli etmiştim kendimi. Henüz tasarlanmamışa özlem duyulamayacağı gibi almaya çalışmadan da arzulamanın bir süre sonra geçecek bir sancı olduğunu yazdım duvara…. Onlar hala gülmeye devam ediyorlardı.
         Artık oradan geçmiyorum hala gülüyorlar mı onu da bilmiyorum..





* Ornatma: Bir şeyin yerine başka bir şey koymak

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder