Neredeydi
hatırlamıyorum….. Bildiği için dalga geçilen adamı hatırlıyorum da zamanını da
inanın gerçekten hatırlamıyorum. Bilgisizin bilgisizliğini örtbas etmek için
bileni sorguladığı, öğrenmek için değil de madara etmek için sorular sorduğu
bir yerlerde tanışmıştım kendisiyle. Öğrenmenin tadını almayanların bilmenin de
keyfini süremediği bir panayırdaydık ikimizde. Uzun zamanlar bir şeyi bilmenin
ve de muhakkak o bilgiyi paylaşmanın bir sonraki bilgiyi edinmeye hak kazanmanın
önkoşulu zannettiğim bir çadırda, bir bilgiye sahip olmak bir sonraki bilgiyi edinmeye
mecbur olmaktır diye kulağıma fısıldadı.
Bilginin
kendi içindeki örgüsü çalı gibi dururken bir zamanlar, bir anda bağ bahçe, kent
ve imparatorlukları olduğunu fark eden bir başka adamı da ilk gördüğümde çok
şaşırmıştım. Elinde bir robot resim koca imparatorlukta eşgal ararken tanıdığı
simalar bir süre sonra ordu oluvermiş ama komut komuta bende diye bağırması ne
yazık ki orduya hükmetmesine yetmemişti. İkinci el pazarında ne sattığını da
pek fazla bilmeden çığırtkanlık yapan tezgahçıların bağırış çağırışlarının
arasında hiç bir şey almayacak olmanın da rahatlığıyla sadece dolaşıyor
gibiydi. Aradığı eşgalin sahibine ulaşma hevesiyle yordam denilen şeyi unutmuş,
unuttuğu için de kanımca artık pek de şansı olmayan bu adam işaret diliyle bu
pazardaki herşeyin esas değerinin özverimin pahası kadar olabileceğini
söylemişti sanırım. Bulmak denilen şeyin
sadece farkına varmak olduğunu kendisine söyleyecek kadar ne sesim çıkabilirdi
o ortamda ne de adamın da beni dinleyecek hali vardı.
Bu gün olduğum kadar değil ama biraz acıkmıştım o zamanlar
ve doyuyormuş gibi hissetikçe fark ettim ki bilgi kendisini kullananı daha da
bir acıktırıyor. Gene o günlerde gördüm ki zaten kimsenin canı da o anda en
kolay ulaşabileceği fast fooddan başka bir şey çekmiyor. Ne yiyelim diye bile
kimse sormuyor. Acıkıldığı anda açlığı bastıracak herhangi çiğnenebilirlik ve
tabi ağıza sığabilirlik yeterli geliyor çoğumuza. Makarnanın yanında melemen
hemen arkasından da pilakiyi kepçeyle boca ediverince tabled’hote tepsisine
sadece boş masa arıyor sadece acıkmışlığını duyumsayan ısırgan. Ulaşamayacağını
aşeren zavallı içinse ulaştıkları; aşerdiklerinin ornatması* olarak geçiyormuş
bulmacalarda. Peki ya ulaşabileceğine ulaşmak için yola çıkana ne demeli? E
onunla da dalga geçilmeli tepsinin dibini sıyırıken. Bu gülüp eğlenenlerin
önünden geçerken kızardığımı hissetmiştim hatırlıyorum. Umarım sadece aç aç
yürümeme gülüyorlardır diye düşünüp ne kadar yakınında olursa olsun eğer tanımıyorsa
niteliğini; yanında duranın ne anlamı var ki herbirimiz için diye teselli
etmiştim kendimi. Henüz tasarlanmamışa özlem duyulamayacağı gibi almaya
çalışmadan da arzulamanın bir süre sonra geçecek bir sancı olduğunu yazdım
duvara…. Onlar hala gülmeye devam ediyorlardı.
Artık oradan geçmiyorum hala gülüyorlar mı onu da
bilmiyorum..
* Ornatma: Bir şeyin yerine
başka bir şey koymak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder